Franz Kafka öyle bir yazardır ki, yazdıklarını tek okumada anlamazsınız. Hatta çoğu hikayesini okuduğunuzda iddiaya girerim ki ilk tepkiniz şu olurdu:”Ne okudum lan ben!”
Milena’ya mektuplar bildiğimiz Kafka çizgisinin dışındaki belki de tek kitaptır, çünkü ortada kurgu yok ve yazılanlar tamamen gerçek. Yine de Kafka kitaplarındaki o karamsarlığı ve karmaşık iç dünyasını yansıtıyor. Sonuçta Kafka.
Kafka’nın daha önce hiç bir kitabını okumadıysanız şu ana kadar ki yazdıklarım size saçma gelebilir, haklısınız ama ilginizi çekmeye başladıysa kitaplarını şu sırayla okumanızı tavsiye ederim; Babaya Mektup, Dönüşüm, Dava, ve diğerleri.
Böylece onun hakkında biraz bilgi sahibi olacak ve yazdıklarını daha iyi anlayacaksınız. İnanın bana buna ihtiyacınız olacak.
Kafkanın okuduğum son kitapları, Milenaya Mektuplar ve Bir Kavganın Tasviri. Bir Kavganın Tasviri hikayesini birazcık anlamak için onun hakkında yapılmış bir araştırmayı da okumak zorunda kaldım. Kafkanın nerdeyse tüm hikayeleri bu özelliğe sahiptir. Anlamak için gerçekten onu tanımalı ve geniş bir genel kültüre sahip olmalısınız.
Milena’ya Mektuplar
Milena Kafkanın kitaplarını Çekçe diline çevirmek için anlaştığı bir kadın. Bu iş mektupları zamanla aşk mektuplarına dönüşüyor. Bu mektuplar hakkında söyleyecek çok şey var mıdır bilmiyorum, ancak benim aklıma fazla bir şey gelmiyor.
Mektuplaşmalar 1919 baharında başlıyor ve nerdeyse Kafkanın ölümüne kadar devam ediyor.
Bu mektuplardan Kafkanın kişiliği hakkında çok şey öğreniyoruz. Milena bir mektubunda onu şöyle tarif ediyor.
Bir defasında bir dilenciye 1 lira verecekti ve bozuk parası olmadığı için dakikalarca kıvrandı. Ona bir lira yerine 2 lirayı tüm vermek aklına gelmedi. Ama aynı kişi benim için yeri geldiğinde gözünü kırpmadan binlerce lirayı harcayabilirdi.
Bu alıntı birebir alıntı değil. Aklımda kaldığı kadarıyla yazdım. Yine de Kafkanın kişiliğini çok iyi yansıttığına inanıyorum. Ve işin garibi kendime benzetiyorum.