Fotoğrafta en önemli öge ışıktır. Aslına bakarsanız fotoğrafçılık bir diğer deyişle “ışıkla çizmektir”. Işığın kalitesi, miktarı, renkleri ve yönü çekeceğiniz her resmin belirleyicisidir. Bu konuları iyi kavrayıp uygulayabiliyorsanız, fotoğrafçılık adına ilk tepeyi aşmışsınız demektir.
Fotoğrafçılık bir anlamda ışığı kovalamaktır. Kovaladığınız ışık bir kaliteye ve miktara sahiptir. Gün batımının ve doğuşunun zengin ılık tonları, alacakaranlığın derin mavisi, bulutlu bir günün dağınık renkleri ya da gün ortasının sert keskin gölgeleri… Tüm bunlar fotoğrafta büyük rol oynar ve bunları anlayabilmek ve kullanabilmek sizi büyük fotoğrafçı yapar.
Gün Doğumu ve Gün Batımı: Altın Saatler
En güzel fotoğrafların çekileceği saatler olmasının yanında gerçek fotoğraf aşkını da en iyi yansıtacak saatlerdir. Zira sıcak yatağında yatan bir insanın o başka bir iş için kalkması, özellikle soğuk havada büyük bir azim istek ya da zorunluluk gerektirir. Bu işte zorunluluk olmayacağına göre fotoğraf aşkının ta kendisidir.
Gün doğumu ve gün batımında fotoğraf çekmek güzel olduğu kadar zordur. Güzel manzaralar sunsa da yeterli ışık her zaman olmaz. O yüzden bu altın saatlerde yanınızda tripod bulundurma zorunluluğu kaçınılmazdır. Fotoğraf makinenizin enstantane, İSO ve diyafram aralığını da ayarladıktan sonra geriye güneşin o ılık kızıllığını veya arka plana aldığınız güneşle birlikte duygu dolu siluetleri çekmenin keyfini sürebilirsiniz…
Gün Ortası
Güneş tam tepeye tırmanmaya başladığında ışığın miktarı ve kalitesi artar, ama gün doğumunun sunduğu o ılımanlık ve geçişlerdeki yumuşaklık yerini keskin çizgilere, ışık ve gölge arasındaki zıtlıklara bırakır. Artık enstantane ayarınızı yükseltebilir, diyaframı olabildiğince kısıp net alan derinliğini artırarak ışıktan korkmadan hareketli resimler çekebilir, aydınlığın keyfini sürebilirsiniz.
Diğer taraftan özellikle portre fotoğrafı çekiyorsunuz bu saatlerde fotoğraf çekmek zordur. Çünkü yüzde keskin gölgeler oluşur. O yüzden gün ortasında portre fotoğrafı çekerken gölge alanları tercih edebilir; yansıtıcı gibi yardımcı ekipman kullanabilirsiniz.
IŞIĞIN YÖNÜ
Işığın geldiği üç ana yön vardır ki kompozisyonlarda belirleyici olur. Önden gelen ışık baş edilmesi kolay olan ışıktır, gölge, zıtlık sorunları yaratmaz. Bakarsınız ve çekersiniz. Arkadan gelen ışık, konunun makineye dönük tarafını gölgede bırakarak ortaya bir siluet çıkarır. Konunuzun size bakan tarafı önemliyse bu yönden gelen ışık sorun çıkaracaktır. Ve yanlardan gelen ışık, konuya, doku, drama ve şekil katar.
Önden Gelen Işık: Önden gelen ışık, yanlardan ve arkadan gelen ışıktaki doku, şekil ve boyuttan yoksundur. Ama baş edilmesi çok kolay olan bir ışık türüdür, makinenizi ışığa göre ayarlar, enstantane, iso, diyafram üçlüsünü ayarlar ve deklanşöre basarsınız. Kolayca güzel resimler çekebilirsiniz.
Arkadan Gelen Işık: Işık kaynağına doğru çektiğiniz ışık konunuzun size bakan tarafını karanlıkta bırakarak fotoğraflarda siluetler oluşmasını sağlar. Baş edilmesi zor olan durulardan biridir. Ama ışık kaynağını konunun arkasında bırakarak mükemmel fotoğraflar çekebilirsiniz, özellikle altın saatler dediğimiz gün batımı ve doğuşu sırasında.
Bu anlarda yapmak gerekenler, diyaframı olabildiğince kısmak, doğal olarak iso veya enstantane değerinizi artırmak gerekecektir, ve konunun tadını çıkarmak. Ortaya mükemmel siluetler çıkması kaçınılmaz.
Bu arada ışık kaynağınız güneşse fotoğraf makinenizi güneşe doğrulturken dikkatli ayarlamanızda fayda var. Yanlış ayarlarda, hatta her ayarda direk güneş ışığı gözünüze ve makinenize zarar verebilir.
Yandan Gelen Işık: Fotoğrafta yandan gelen ışık gölgeleri ve kontrastı artırır bu da fotoğrafta üç boyutluluğun, şekillerin, formların ve derinliğin oluşmasını sağlar. Şekillerle ve dokularla oynamanızı kolaylaştırır. Bu bakımından doğru kullanıldığında etkili sonuçlar doğurur.
Burada bilgilere özetlenerek ve biraz da duygu katılarak anlatılmıştır. Daha detaylı bilgiler ilerde eklenecektir. O zamana kadar merak ettiğiniz veya eklemek istediğiniz olursa lütfen yorum yapmaktan çekinmeyin.