Fatih Akın'ın "Yaşamın Kıyısında" Filmi Üzerine

Yakın zamanda Fatih Akın'ın yaşamın kıyısında filmini izledim. İzleyecek bir şeyler bulamadığımda böyle sanat filmlerine sarıyorum. İtiraf etmeliyim ki en çok da bu tarz filmler etkiliyor.
Normal şartlarda gerilim, macera, bilim kurgu ve fantastik tarzda filmler izleyen biri olarak, özellikle Nuri Bilge Ceylan filmlerini soluksuz izlemem tuhaf değil mi? Neyse kişisel analizi bir kenara bırakıp filme döneyim.
Uyarı: Spoiler içerir!
Öncelikle filmin sonundan aşlamam gerekiyor. Çünkü filmin sonuna kadar aslına bakarsanız normal bir film gibi ilerliyordu. (Her film öyle değil midir?) İlk defa bir filmi, sonuna kadar, ama gerçekten sonuna kadar izledim. Yani o akan yazılar bitip filmin sonuna geldiğimizi netflix gözümüze sokana kadar.
Neden mi?
Çünkü içimde galiba şöyle bir his vardı, adam gelsin, kavuşsunlar. Bu film böyle bitmesin?
Tabii ki sahneyi canlandırmak lazım. Adam yıllardır görmediği babasını görmeye gider, babası denize balık avlamaya çıkmıştır. Adam sahile oturur, muhteşem fotografik bir sahne, babasını beklemeye başlar. Önce sahilin sesini dinleriz, sonra jenerik akmaya başlar. Adam hala beklemektedir. Sonra dramatik bir şarkı eşliğinde beklemeye devam ederiz, ta ki ekran kararana kadar.
Sonunda kavuşup kavuşmadıklarını bilemeyiz. İpuçları vardır tabii ama kesin olarak bilemeyiz. İçimizdeki buruklukla kalırız. Bu burukluk bizi uzun süre terk etmez. Film, bu tür insani duyguları bize gerçekten başarılı bir şekilde yansıtıyor, bu açıdan baktığımızda başarılı bir film. ( Bunu söylemek haddime değil ama!)
Her zaman bir ama vardır, bu filmin aması da eleştirdiği ve güç aldığı yerler. Türkiye'nin gelişmemişliği, gurbetçilerin içine düştüğü yalnızlık, sağcılık, solculuk... Her şeye eyvallah! (Bu arada muhtemelen en çok ülke solcuları ve ayrılıkçı tayfa bu filmi eleştirmiştir, bir devrimci nasıl bu kadar sığ olabilir?)
Türkiye'de bunlar olurken, Almanya tam bir memleket. Almanlar melek. O kadar iyi resmediliyor ki her bir Alman vatandaşı, kıskanıyoruz doğrusu. Neden bizde böyle insanlar yok?
Halbuki, gerçekler tam tersi yönde. evet, ülkede bir fakirlik sorunu var, ahlak sorunu var, hak hukuk sorunu var. Evet, gerçekten boktan bir ülkeyiz ama insanlık, yardımlaşma, merhamet konusunda hala elle tutulur yönlerimiz var.
Acaba diyorum, aşağılık kompleksi mi yaşıyorum, yani bu adamın göndermeleri sponsorlu kültürel içerikler değil de gerçekten gördüklerini mi anlatıyor. Ben bu ülkede olduğum için gerçekleri göremiyor muyum?
Bilemiyorum!
