Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı Üzerine
Tutunamayanlar Oğuz Atayın yazmış olduğu post-modern izler taşıyan, anlaşılması oldukça güç bir kitap. Bu sebepledir ki başlayanların bir çoğu daha kitabın başında bu maceradan vazgeçmiş ve onu raflarda tozlanmaya terk etmiştir.
Tutunamayanlar Oğuz Atayın yazmış olduğu post-modern izler taşıyan, anlaşılması oldukça güç bir kitap. Bu sebepledir ki başlayanların bir çoğu daha kitabın başında bu maceradan vazgeçmiş ve onu raflarda tozlanmaya terk etmiştir.
Bu durumun sorumlusu kitabı bitirmeyi başaran şanslı azınlıktır. Bitirenler o kadar çok övüyor ki kitabı, ister istemez insanlar hücum ediyor ve bir hayal kırıklığıyla da bir kenara atıyor.
Bu elbette yazarın bilerek yaptığı bir şey. Yazar anlaşılmak istiyor ama söylemek istediklerini de altın tepsiye koyarak okuyucuya sunmuyor, onları dikenli yolların arkasına gizliyor. Anlaşılmak istiyor ama anlaşılmak için çaba da gösterilsin istiyor.
Tabi bu çabayı da ödülsüz bırakmıyor. Kitabı bitiren şanslı okurlar, kitabın etkisinden uzunca bir süre çıkamıyorlar. Bu etki o kadar ileriye gidiyor ki, çoğu tutunamayanlar okuru, bu kitaptan sonra başka bir kitaba başlamak istemiyor. Kendimden biliyorum.
Çok tembeliz çok. Yine de kitabı okumaya başlamadan önce bazı şeyleri bilmek işimizi biraz kolaylaştırabilir. Öncelikle bu kitabın türünü anlamak gerekiyor.
Tutunamayanlar neden zor?
- Tutunamayanlar kitabı, olayların kronolojik ve tek düze anlatıldığı klasik romanlardan çok farklıdır. Zaman çizgisi belirsizdir.
- Olaylar tek bir kişinin anlatımıyla ilerlemez. Bazen Turgut konuşur bazen Cemil.
- Tek düze bir anlatım yoktur. Bazen klasik roman tasvirleri okuruz, bazen dini bir metin bazen de noktalama işaretlerinin bile kullanılmadığı 200 sayfalık bilinç akışı… Hatta bilimsel makale tarzında bile bölümler barındıran bir kitaptır tutunamayanlar.
- Gerçekle hayal birbirine karışmıştır. Yazar bu ikisi arasındaki çizgiyi bilerek bulanıklaştırır.
Kısaca Post-modern romanın bütün özelliklerini taşır bu kitap. Bu yüzden kitaba başlamadan önce ne ile karşılaşacağını bilip ona göre başlamalı belki de. Ya da akışına bırakmalı.
Tutunamayanlarda Kafka İzleri
Post modern edebiyatta var olan metinleri işleyip onları özgün bir hikaye olarak sunmak süregelen bir gelenektir. Hatta metin içerisinde kullanılan bu kaynaklara sıkça atıfta bulunulur. Nitekim bu romanda da yazar Kafka’nın Dönüşüm kitabına bir çok defa atıfta bulunur.
Ancak durum bu kadarıyla sınırlı değil. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında tutunamayanlar kitabının Kafka’nın nerdeyse tüm külliyatına selam çaktığı kabul edilebilir.
Not: Spoiler içerir! Kitabı henüz okumadıysanız devamını okumayın!
Kafka’nın Yaşamındaki Sır
Kafkayı bilirsiniz. Kitaplarının bir kısmı öldükten sonra bir arkadaşı tarafından yayınlanmış ve böylece o şaheserleri tanıma fırsatına erişmişiz.
Tutunamayanlar kitabının konusu nerdeyse Kafka’nın yaşam hikayesi ile aynı. Cemil diye bir karakter var. Zeki, hassas ve çevresine uyum sağlamaya çalışsa da pek başarılı olamayan bir karakter. Aslında görünüşte uyum sağlıyor ama aslında bu durumdan dolayı varoluşsal sancılar çekiyor.
Bu yüzden de intihar ediyor. Daha sonra Selimin arkadaşlarımdan olan Turgut bu konuyu araştırırken selimin yazdıklarını buluyor. Bunlar içerisinde denemeleri ve ölmeden önce yazdığı günlükleri var. Bunları derleyerek kitap haline getiriyor ve yayınlıyor.
Kafka’nın hayat hikayesi ile kitabın konusunun nasıl benzer olduğunu artık fark etmişsinizdir.
Ama benzerlikler burada da bitmiyor. Oğuz atayın yazma tarzı, en azından bu kitapta, sıra dışı. Gerçekle hayal dünyası arasında gidip gelen, anlamayı zorlaştıran bir tarz. Bu elbette türk edebiyatında yeni bir eylem ancak daha önce Kafka’nın bulduğu ve bizleri mest ederek uyguladığı bir tarz. Onun kitaplarında da gerçekle hayal dünyası iç içedir ve anlaması zordur.
Oğuz atayın kitabı aslında iki tarzdan oluşuyor, birinci tar satirik, taşlama niteliğinde. Bu kısımda elbette bir çok yazardan etkilenmiş olabilir. Kitapta da ismi geçen Gogol’ün ölü canlar ve bir delinin hatıra defteri, bu bölümlerde kendini hatırlatıyor doğrusu. Zaten turgutun kendi kendine daha sonra da Olric’le olan konuşmaları hem bir delinin hatıra defteri ismini anımsatıyor hem de tarz olarak özellikle eleştirel bölümlerde kendini hissettiriyor.
Bunların dışında, özellikle cemilin günlüklerinin bulunduğu bölüm Kafka’nın etkisini iyice hissettirdiği bölümler.
Dönüşüm
Kitaptaki Kafka izleri sadece tarz olarak ortaya çıkmıyor. Zaten kitabın konusunun bile Kafkanın hayatına ne kadar benzediğini söylemiştim. Bu kitapta Kafkanın kitaplarına da bir saygı duruşu olduğunu seziyorum ve bu kitaplardan en öne çıkanı elbette dönüşüm kitabı.
Dönüşüm kitabını bilirsiniz. Kitabın kahramanı bir sabah aniden yatağında kocaman bir böcek olarak uyanır. Görünüşte böyle fantastik bir konusu olsa da Kafkanın bu kitabı var oluşsal bir eleştiridir. Gregor samsa aynı bizim kahramanımız cemil gibi zeki ve çalışkan bir insandır ve çevresine olabildiğince faydalı olmaya çalışır. Diğer taraftan ailesi ve çevresinin kalıplarına uymayı başarabildiği ölçüde değer görür ya da görmez. O kalıpların dışına çıktığında artık bir böcek kadar değersizdir.
Bizim kahramanımız cemilde de aynı sancılar vardır. Cemil ailesinin ve özellikle arkadaşlarının toplumsal kalıplarına uymayı görünüşte başarsa da içten içten başarısız olur ve dolayısıyla toplum dışına itilir ve sonunda da intihar eder.
Zaten kitabın bu bölümünde, cemilin günlüklerinde sık sık Kafkanın dönüşüm kitabına atıf vardır. Cemil hasta olduğu bu günlerde sık sık dönüşüm kitabını eline alır ancak hamam böceklerine karşı olan duyguları yüzünden başarılı olamaz. Burada sonradan anlarız ki Cemilin hamam böceği korkusu aslında Kafka’nın korkusu ile aynıdır. Toplumsan kalıplar… hamam böceği eşittir tutunamayanlar. Aslında aynı kavramlar, isimleri farklı.
Dava
Kafka, dava kitabında ulaşılmaz görkemli devlet dairelerinin tasvirlerini yapmıştır. Aynı tasvirler Oğuz atayın kitabında da gerçek ve hayalin birleşimi şeklinde tasvir edilmiştir.
Devlet dairesindeki bir memurla olan iletişimi, ve devlet dairesinde bir yöneticiye ulaşmaya çalıştığı bir rüya tasviri bu tasvirlerden en öne çıkandır.
Şato
Kafka şato kitabında ulaşılmaz bürokratik engelleri tasvir eder. Kitabın kahramanı bir devlet görevlisine daha doğrusu amirine derdini anlatmak için ulaşmaya çalışır ancak bunda bir türlü muvaffak olamaz.
Tunamayanlarda da bu hikayeye benzer bir tasvir vardır. Yukarda da bahsettiğim gibi, kitabın kahramanı Turgut devlet dairelerinde işlerini halletmeye çalışırken önüne çıkan engelleri uzun uzun anlatır. Hatta bu tasvirlerden birinde, rüyasında bir müdürle görüşmeye çalışır ancak mantıksız bir şekilde onu görmesine rağmen ona ulaşamaz, karşısına saçma sapan engeller ve bahaneler çıkar.
Şato kitabında da kahraman şatoyu sürekli görmesine rağmen ona ulaşmaya muvaffak olamaz.
Amerika
Amerika, Kafka’nın amerikaya gitmeden amerika hakkında yazdığı bir romandır. Kahramanın burada hayata tutunmaya çalışmasını anlatır. Kitabın sonunda Kafkanın kahramanı bir trene biner. Bu trende o zamana kadarki tüm endişeleri, korkuları sona ermiştir.
Tutunamayanların sonunda turgut tüm malını mülkünü satıp trene biner. Trenden hiç inmez, bir trenden iner başka bir trene biner. Aynı şekilde Turgut da bu dünyadaki endişelerini yüklerini geride bırakmıştır bu trende.
Sonuç
Sonuç olarak, Oğuz Atay sıkı bir Kafka hayranıdır ve öyküsünde Kafka’nın kitaplarından esinlenmiştir. Bu onun özgün olmadığı ya da iyi bir yazar olmadığı anlamına gelmiyor elbette. Hatta bu kitap Türk edebiyat tarihinin baş yapıtları arasındaki yerini hak ederek almıştır.
Benim yapmaya çalıştığım bu kitabın daha iyi anlaşılmasına yardım etmektir. Tutunamayanları bitirip anlayabilmek için Kafkanın tüm serisinin okunup anlaşılması gerekiyor.