Henüz her şeyi anlayacak kapasitede değilim. Anlamadığım o kadar çok şey var ki hiç bir konuda ahkam kesemem ve benim dediğim doğrudur. Belki de bu yüzden söyledikleri konusunda güven veren, işte budur dedirten insanlara hayranlık duyuyorum. İşte onlardan bir tanesi Ahmet Hamdi Tanpınardır.
Ahmet Hamdi yazdıklarına o kadar hakim, cümlelerinden kültür fışkırır. Gerektiğinde dünya tarihine damgasını vurmuş edebiyatçıları bile yerden yere vurabilenler Ahmet Hamdiye üstad diye hitap eder. Böyle biridir işte.
Onun hakkında söylenen en anlamlı sözlerden bir tanesi de, onu okumadan Osmanlının modernleşme sürecinin anlaşılamayacağı konusudur.
Ahmet Hamdi ve Roman
En çok bilinen kitabı Huzur romanıdır. Bu romanda ikinci dünya savaşı sırasında kendisini arayan Mümtazın hikayesini okuruz. Aslına bakarsanız bu kitap iç içe geçmiş üç romanın dönemsel olarak sonuncusudur. Sahnenin Dışındakiler kurtuluş savaşı yıllarını, Mahur Beste ise Osmanlının son dönemini anlatır. Bu üç roman birbirini tamamlar ancak biz genelde sadece birincisine aşinayız. Bu üç romanda ortak bir karakter de vardır, Behçet Bey.
Dünya genelinde üne kavuşmuş Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanını elbette unutamayız. Yine bu kitap Osmanlıda aydınların içinden geçtiği süreci eleştirel ve mizahi bir dille anlatır. Türk romancılık tarihinde belki de başyapıttır. Gogol, Cervantes gibi yazarlar tanısa belki bu kitaptan dolayı kendisini üstad bellerlerdi.
Yine Suat’a Mektup kitabı, Huzur Romanındaki karakterlerden bir tanesi olan Suat karakterine yazılmış bir mektubu konu alır. Bu karakter ilişkilerini hesaba katınca aslında Ahmet Hamdi romanlarının bir bütün olduğu sonucuna varabiliriz. Bu hem konu itibariyle birbirini tamamlayan dönemler hem de ortak karakterlerin olması hasebiyle böyledir.
Ahmet Hamdi ve Şiir
Ahmet Hamdi estetik bir insandı. Baktığı her şeyde var olan estetik zevkleri tanır ve tanımlardı. Bu mimari, resim, şiir gibi her türlü sanat dalı olabilir. Kendisi romanlarından önce şairliği ile bilinirdi. Ne var ki yayınlanan çok az şiiri vardır. Bunun sebebi şiirde mükemmeliyeti aramasındandı. Şiirlerini son haline getirmeden önce belki yüzlerce defa değiştirirdi.
Belki de bu yüzdendir ki, kişisel fikrim, şairliği yazarlığı kadar başarılı olmadı. Yazdığı çok güzel çok derin şiirleri olmakla birlikte aradığı mükemmellik bence onu doğallıktan biraz uzaklaştırmıştır. Nitekim bana henüz hazır olmadığını düşündüğü için yayınlamadığı şiirlerinin çok daha güzel gelmiştir.
Sarışın buğdayı rüyalarımızın,
Seni bağrımızda eker, biçeriz,
Acılar kardeşin, teselli kızın,
Zengin parıltınla dolar gecemiz.
Sükutun bahçesi tılsım ve pınar
Yıldızdan cümlesi karanlıkların;
İklimler dışında ezeli bahar,
Mevsimler İçinde tükenmez yarın.
İçimizde sonsuz çalkanan deniz,
Gülümseyen yüzü kaderin bize,
Yıldızların altın bahçesindeyiz,
Ebediyetinle geldik diz dize.
Ahmet Hamdi şiirde ölçü kullanılmasına karşı değildi nitekim yukarda görsüğünüz gibi şiirlerinde çeşitli ölçü kalıplarını kullanmıştır. Ancak kendisi yeniliğe de karşı değildi, serbest şiirin o dönemki genç şairlerini bu konuda desteklemiş Orhan Veli gibi günümüzün dev şairlerini daha o günden keşfetmişti.
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi ve Siyaset
Ahmet Hamdi kendi oluşturduğu Dergah dergisi dahil bir çok dergi ve gazetede yazarlık yapmıştır. Uzunca bir süre de Cumhuriyet Gazetesinde yazmıştır. Bu sebeple nerdeyse her konuda yazılarını bulmak mümkün. Bu yazılar, Hep Aynı Boşluk ve Benim Yaşamım gibi kitaplarında bir araya getirilip basılmıştır.
Yazılarının bir kaçı Adnan Menderes dönemini konu alır. Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bu yazılarda bu dönemi olsuzluğun, kanunsuzluğun ve çürümüşlüğün hüküm sürdüğü kaybedilmiş bir dönem olarak niteler. Adnan Menderes bir polis devleti kurmuş ve özellikle medyayı hep baskı altında tutmuştur.
Ahmet Hamdi’nin bu döneme ait bir yazısını alıp, sadece isimleri değiştirerek güncek bir gazetede yayınlasanız hiç kimse bu yazının Adnan Menderes için yazıldığını anlamaz. Bu da böyle bir tekerrür işte.
Beş Şehir
Ahmet Hamdi, daha önce de belirttiğimiz gibi estetik insanıydı. Özellikle Türk mimarisine ait eserleri izlemeyi ve hakkında yazmayı severdi. Nitekim bu konuyla alakalı meşhur “Bursada Zaman” şiiri vardır.
Bursa’da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.
Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene.
Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa’da zaman,
Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk Bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde… ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Şiirde de farkettiğimiz gibi bu eserler sadece görsel estetik taşımazlar, bunlara zamanın ruhu sinmiştir. Üstad bu eserlere bakarken belki de tüm tarihi gözlerinde canlandırabiliyordu.
Üstadın Bursa hakkında yazdığı tek şey bu şiir değil, İstanbul, Ankara, Erzurum, Konya ve İzmirin dahil olduğu Beş Şehir isimli bir deneme kitabı da bulunmaktadır. Bu kitapta tıpkı yukardaki şiirde olduğu gibi, bu şehirlerin geçmişi ve bugününü mimaride birleştirip ortaya lezzetli bir okuma çıkarır.
Bu kitabında muhtemelen Üstad olarak benimsediği Yahya Kem
al’den esinlenmiştir. Ahmet Hamdi her fırsatta Yahya Kemal’in türkçesini över ve onu kendisine üstad olarak benims
er. Yahya Kemal ise kendisi bir İstanbul aşığıdır. İkisinin İstanbul ve tarihi eserler hakkındaki görüşleri birbirine çok benzer.
Ahmet Hamdi bizim etrafımızı saran dördüncü denizdir, edebiyat denizi.
Ahmet Hamdi bir denizdir.